Adil Olmak, Adil Olabilmek
“Naziler önce komünistler için geldiler, bir şey demedim çünkü komünist değildim. Sonra yahudiler için geldiler ve bir şey demedim çünkü yahudi değildim. Sonra sendikacılar için geldiler ve bir şey demedim çünkü sendikacı değildim. Sonra katolikler için geldiler ve bir şey demedim çünkü katolik değildim. Ve sonra benim için geldiklerinde ise çevremde benim için bir şeyler diyecek kimse kalmamıştı.”
Alman rahip Martin Niemöller böyle demiş bundan yaklaşık 80 yıl önce. Güzel de demiş hani. Çünkü insanlar, özellikle memleketimizde, adil olan yerine kendilerine göre uygun olandan yana tavır sergilemekte hemen hiçbir zaman beis görmüyorlar. Biraz da “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.” mantalitesi belki de. Yahudi atasözü denmesine rağmen bu sözün bizim memlekete has olması daha gerçekçi geliyor. Mesela kaldırıma aracını rahatlıkla park ederken başka bir yerde kaldırımda araç varken itiraz edebiliyor insanımız. Ya da polisin yaka paça gözaltına aldığı siyasileri görünce “haketmişlerdir” şeklinde yorumda bulunurken kendi partisinin ya da beğendiği kişilerin/siyasetçilerin aynı şekilde gözaltına alındığı durumda şiddetle karşı çıkabiliyor.
Daha yakın zamanda birçok yayın organı kapatılırken doğru düzgün ses çıkarmayanlar kendi düşüncesindeki yayın organlarına baskın yapılınca çıngar çıkarmayı hak görebiliyor.
Genele baktığımda gördüğüm çok net bir yanlış var. O da başta belirttiğim gibi adil olmaktan ziyade kendimize göre değerlendirme eğilimimiz.