Ağrı ve Maden İşleri
Memleketim diye söylemiyorum ama “Ağrı’da birşey yok. Ağrı’da Ağrı Dağı dahi yok.” Ayşe Arman söylemişti sanırım bu sözü 23 sene kadar önce. Halen daha pek birşey değişmedi memleketimde. Bugün bir haber okudum. Ağrı’da altın ve gümüş madeni rezervleri bulunduğuna dair. İyi bir haber mi? Neresinden baktığınıza göre değişir.
Ağrı doğduğum, büyüdüğüm şehir. Memleketim yani. Son 20 seneyi aşkın süredir gitmiyor olsam da memleketim. Yalnız şehir merkezinin turistik yanı yoktur. Eski adı Karaköse, yani Kara Kilise’dir. Adını aldığı kara kiliseden eser yoktur. Ağrı Merkez Camii yapılmıştır üzerine. Ağrı Dağı’nı görmek isteyen Doğubeyazıt’a gider. Orada, merkezden görünür Ağrı Dağı. Başka bir yer daha vardır Ağrı Dağı’nın çok güzel göründüğü: Erivan. Oraya da gitmiştim ve çok heyecanlıydım Ağrı Dağı’nı diğer taraftan göreceğim için. Şansıma ciddi bulutlu ve sisli bir hava olunca hevesim kursağımda kalmıştı. Sırf o manzarayı görmek için dahi gitmeyi düşünüyorum tekrar.
Ağrı’ya dönecek olursak, memleketim diye söylemiyorum, hemen her daim Türkiye’nin de en fakir şehirlerinden biri olagelmiştir. Son 3’te hemen her sene. 2000 yılında, ağır şekilde deprem geçirmiş endüstri şehri Kocaeli ile Ağrı’nın kişi başı düşen senelik gelirine bakmıştım. Kocaeli’ninki $25000 seviyesinde iken Ağrı’da $3300 civarı idi. Dolar kurunun da 1 lira seviyesinde olduğunu unutmayalım.
Ağrı’da hatırı sayılır sayıda çoğunluğunu zorunlu hizmet yapanların, zorunlu hizmet için fazladan maaş alan ve “zorunlu” kısmı bitince hemen başka memleketlere göç edenlerin, devlet memuru, kamu görevlisi, öğretmen, doktor, bilimum asker ve polis gibi görevlerde çalışanlar vardır. Onların gelirlerinin az önce bahsettiğim kişi başına düşen yolluk geliri ciddi oranda artırdığını tahmin edersiniz. Muhtemelen onların katkılarını düştüğümüzde kişi başı yıllık gelir ciddi oranda düşecektir. Ağrı’da bir takım esnaf vardır. Bir mecburiyet caddesi (Cumhuriyet Caddesi) vardır bu esnafın bulunduğu. O zamanlarda (1990ların sonlarında) inşa edilen bir AVM vardı bir de.
Eskiden Atatürk Üniversitesi’ne bağlı eğitim fakültesi sonradan başka birkaç bina eklenerek üniversite yapıldı. Muhtemelen Ağrı’nın en temel gelirlerinden biri bu üniversitenin öğrencileridir şu anda.
Ağrı’nın iklimi tarıma pek uygun olmadığı için genellikle hayvancılık yapılır. Rakımı yüksek olduğundan (1600m) kışlar ciddi soğuk geçer. Çocukluğumda -43 derece oldu diye hatırlıyorum, hayal meyal. 6 ay civarı süren kış memleketin kaderini de belirliyordu bir yandan. Doğubeyazıt’ta yaşayan İshak Paşa o nedenle sarayına yaklaşık 100km mesafedeki Diyadin’den kaplıca sularını sadece Doğubeyazıt’a değil, aynı zamanda sarayının olduğu tepeye çıkaracak altyapı yaptırmış.
Şimdi de altın ve gümüş kaynağı bulunmuş. 20 ton altın 3,5 ton da gümüş varmış. Maden tesisi Ağrı’da değil, Diyadin ilçesinde. Madenler dahi Ağrı’yı değil ilçesini tercih etmiş yani. Tıpkı Ağrı Dağı, İshak Paşa Sarayı, dünyanın ikinci en büyük meteor çukuru gibi…
Maden için $160 milyon yatırım yapılacakmış. Memleketin gelişmesi için değil o madeni çıkarmak için. Dolaylı da olsa birçok gence ekmek kapısı olacağından seviniyorum aslında. Bir yandan da hayvancılığa darbe indirmesi, zaten çorak olan memleketi daha da çoraklaştırır mı diye endişelenmeden de edemiyorum.
Afrika’ya, AB’nin Afrika’da kurmak istediği güneş enerji santraline, bu santralin ve çalışmaların Afrika’ya verebileceği olası zararlara dair konuşuyordum bir Afrikalı arkadaşımla. Onun argümanı getirmesinin götürüsünden çok daha önemli seviyede olduğu idi. Zaten ciddi bir ihtiyaç var yatırıma, orta ve uzun vadede zarar da verse kısa vadedeki faydası daha önemli dedi bana. Ağrı ve açılan madenleri düşününce kafamda da aynı sorular oluştu: Acaba kısa vadede getirisi götürüsünden çok daha fazla olur mu? Ne dersiniz?