Aşılanmalı mı Aşılanmamalı mı?
İşte bütün mesele bu. Aşılanmalı mı? Aşılanmamalı mı?
Tabii ki aşılanmalı. Neden peki?
Öncelikle aşı konusunda kendi düşüncelerim ve bu düşüncelerimin gelişimi ile başlamam daha doğru olacak. İlk defa BioNTech aşısına “Acil Kullanım” onayı verildiğinde şüphelerim vardı. Şüphelerimin nedenlerinin başında aşının nispeten kısa bir sürede hazırlanmış olması vardı. Sonradan öğrendiğim kadarıyla BioNTech aşı çalışmalarına Çin’in Vuhan kentinde ilk vakalar ortaya çıkar çıkmaz başlamış. Yani pandeminin Avrupa’ya yayılmasından aylar önce çalışmalar başlamış.
Diğer konu ise aşının yeni olması ve yan etkileri ile orta/uzun vadede etkilerinin henüz bilinmiyor olması. Tüm bunlar ciddi zaman alan ve hızlandıramayacağımız konular. Beklemeniz gerekiyor. Yalnız gidişat pek de beklemeye uygun değildi. O nedenle başta İngiltere olmak üzere aşılama çalışmaları yoğun şekilde başladı ve ilerliyor.
Aklımdaki son konu ise mRNA konusuydu. Yeni bir teknoloji, yeni bir yöntem ile geliştirilmişti bu aşı. Kişisel olarak yeni teknolojileri kullanma konusunda hevesli değilimdir. Biraz daha gelişmesini beklemeyi tercih ederim. Sonrasında ise değerlendirip ona göre kullanıp kullanmayacağıma karar veririm. mRNA da yeni olduğundan sürecin nasıl olacağını geliştiriciler dahi tam olarak bilmiyordu.
Aşı olmak için sıramın gelmesine daha çok zaman vardı. Yalnız ilk zamanlarda sıra gelse de aşı olmazdım. Zaman içinde aşının koruyuculuğuna dair sürekli yeni çalışmalar, yeni bilimsel veriler açıklandı. Mesela Türkiye, Brezilya gibi bazı ülkelerde kullanılan Sinovac’ın koruyuculuğu çok düşük, %65 seviyelerindeydi. BioNTech aşısının koruyuculuğu ise %95 seviyelerindeydi. Sürekli haberlerde bu verileri takip ediyordum. Koruyuculuğu çok yüksek olduğundan tereddütlerim giderek azalıyordu.
Son aşamada da aşı sırası bana geldiğinde ilk kullanımdan itibaren 7-8 ay geçmiş ve arada çok farklı veriler elde edilmişti. Etkinliği ve yan etkilerine dair bilgiler artıyordu ve genelde olumluydu bu bilgiler. Hepsini tek tek düşünüp bir arada değerlendirince aşı olmamın doğru karar olduğuna inandım. Bu arada aşılamanın nedenlerinin de farkındaydım. Aşılama yapılmasının nedenleri:
1- Hastaneye yatma oranlarını azaltma,
2- Ölüm sayılarını/oranlarını azaltma,
3- Ulusal Sağlık Sistemleri üzerindeki yükün makul seviyelere çekilmesi,
4- Normalleşmenin önündeki engellerin kaldırılması.
Fark ettiyseniz doğrudan aşı yapılan kişiyi korumak nedenler arasında yok. Çünkü burada bireyler değil genel olarak halkın tümü düşünülüyor. Diğer bir açıdan da aşı olduktan sonra virüsü kapmamız yine mümkün. Hatta hastaneye yatma ve ölme ihtimalimiz de var. Yalnız aşısız duruma göre bu oranlar oldukça düşük. Virüsü yaymaya yine devam ediyoruz. Yani biz asemptomatik olsak dahi virüsün yayılması durmuyor. BioNTech aşısının yayılımı azalttığına dair bilimsel veriler de mevcut olsa da yayılımın devam ettiği bir gerçek.
Sonuca gelirsek, aşı olmak bana doğru geliyor. Alternatifi ciddi anlamda kendimizi korumamız ve virüsün bize bulaşma olasılığını asgari seviyeye indirecek şekilde bir yaşam biçimi edinmemiz. Bu dediklerim imkansıza yakın seviyede zor. Çözüm peki?
Aslında çözüm var. Her sorun detaylandırdığım, anlattığım yazımda olduğu gibi çözümü de sunuyorum:
1- Toplu ortamlardan, kalabalıklardan uzak durmak. 1 gün kalabalıklara girmemiz gerekiyorsa ikinci gün uzak kalmaya çalışmalı. Çünkü en büyük etmenlerden biri maruz kaldığımız virüs miktarı. Çok virüse maruz kaldığımızda bağışıklık sistemimizin başa çıkması çok daha zor oluyor.
2- Dezenfektan vs. kullanımını belli seviyelerde tutarak kolonya tarzı alternatiflere ya da en güzeli ve sağlıklısı olan ellerimizi sabun ile yıkamaya ağırlık vermek. Antibakteriyel dezenfektanlar, sabunlar ellerimizdeki bakterilere karşı etkili olsalar da mücadelemiz bir virüse karşı, bakteriye değil. Arada ciddi fark var. Ve elimizde faydalı bakterileri de yok ediyoruz sürekli dezenfektan kullanarak. Dolaylı olarak bağışıklık sistemimizi zayıflatıyoruz. Bağışıklık sistemimizin virüsten uzak durmaya çalışsak da güçlendirilmesi ve güçlü tutulması gerekiyor.
3- Güneş görmek. D vitamininin yetersiz olduğu insanlarda virüsün daha etkili olduğuna dair çok veri paylaşıldı geçmişte. Elimizden geldiğince güneş görmeli yani. Güneş fazla parlak ise gözlük kullanılabilir. Yalnız güneş görmenin damla ile D vitamini almaktan daha etkili olduğunu söylememe gerek yok.
4- Maske kullanımını devam ettirmek. Yalnız bildiğimiz kumaş maskelerin bir işe yaramadığını da belirtmem lazım. Evet, her gün, hatta her 3-4 saatte bir maskemizi değiştirmek çevreye ciddi zarar veriyor. Yalnız diğer yandan da koruma özelliği olmayan maskelerle kendimizi kandırmış oluyoruz.
5- Her eve ya da işe gittiğimizde önce elimizi sabunla yıkayıp sonrasında ağzımızı ve burnumuzu yıkamamız virüsün vücudumuza giriş yapmışsa bile atılmasına faydalı olabilir. Basit ama bence oldukça etkili bir çözüm.
Son olarak da siyasilerin pandeminin başından beri sürekli dile getirdikleri, birkaç ay içinde biteceği yalanını artık görmemek imkansız. En başından beri benim öngördüğüm 2023-2024 gibi bitmeye yaklaşacağı yönünde. Hayatın eski haline dönmesi de bu tarihten sonraya denk gelecek. Ama hiçbir zaman eskisi gibi olmayacak. Çünkü başka pandemilerin olmayacağını bilmiyoruz. Önümüzdeki aylarda yeni önlemlerin duyrulması çok uzak ihtimal değil. Bu nedenle yapabileceğimiz en doğru işi yaparak kendimizi korumaya başlamamız ve bağışıklığımızı güçlendirme yönünde ciddi çalışmamız lazım. Tabii bunları yaparken bazı insanların tekil (tek bireye özgü olan, birkaç benzer örnek de olsa genele uygulanamayan) örnekleri değil bilimsel verileri temel almak lazım.
Winston Churchill’in sürekli puro ve viski içmesine rağmen 90 yaşına kadar yaşaması tekil bir örnektir mesela. Çünkü onmilyonlarca insan her sene sigaradan kaynaklanan nedenlerle kanser ya da benzeri hastalıklardan erken yaşta ölüyor. Tekil örnekleri değerlendirme yaparken dikkate almamak faydalı olacaktır, diğer bir deyişle.
Umarım bireysel deneyimlerimden derlediğim bu bilgiler faydalı olur. Aklınıza takılanları ve sizin kendi kullandığınız önlemleri yorumlara yazabilirsiniz.