Avrupa Gönüllü Hizmeti Üzerine – Nedenler
Yurtdışında yaşamak bence her gencin erken yaşlarda deneyimlemesi gereken bir olgudur. Erken yaşlarda derken 20’li yaşların başını kastediyorum. 18 yaş öncesinde de olması güzel olabilir. Zaten program 17 yaşında başlıyor artık.
AGH’nin en sevdiğim yanı “yurtdışında yaşamak” kısmı. Şimdilerde çok sayıda öğrencinin yaptığı gibi Erasmus değişim öğrencisi olarak gidince de gidilen ülkede yaşanıyor. Ancak gidenlerin çevresi yerel insanlardan, öğrencilerden ziyade değişim öğrencileri ile dolu oluyor. Çünkü kendisini en iyi anlayacak kişilerin kendi durumunda olmuş ya da olan kişiler olduğunu düşünüyor insan. Böylece orada yaşama deneyimi bir nebze eksik kalmış oluyor.
Yurtdışında yaşamanın nasıl bir duygu olduğuyla ilgili bilgi farklı bir blog yazımda olacak. Burada daha çok bir gencin niye AGH yapması gerektiğini anlatacağım.
İster üniversite sırasında, ister sonrasında, bir dönem geliyor ki hayatımızı sorguluyoruz. En azından benim öyle bir dönemim olmuştu. Anaokulundan sonra üniversite son sınıfa kadar kesintisiz bir eğitim sürecine girmiştim. Toplamda 17 yıl. 17 yıl gerçekten uzun bir süre hayatta. Ara vermem gerektiğini düşünmüştüm. Bir senelik bir tatil yapmayı düşünmüştüm. Tatilden daha fazlası (mehr als Urlaub) olacağını sonradan öğrenecektim.
Fotoğraf 1: Birlikte çalıştığım çocuklardan bazıları ile
Üniversitedeyken üyesi olduğum öğrenci derneği AEGEE-İstanbul’dan üç arkadaş kendi projeleriyle uğraşıyorlardı. Diğer arkadaşlara olayın ne olduğunu sorduğumda aldığım cevap beni çok heyecanlandırmıştı. İkisi İspanya’ya, biri Avusturya’ya gidecekti. Bir sene kalacaklardı. Tüm masrafları AB tarafından karşılanacaktı. Muthiş bir deneyimdi. Tam da araştırmacılığımın beni Socrates programının kollarına attığı dönemde Gençlik (Youth) programını da öğrenecektim.
Hemen başladım çalışmalarıma ve ne olduğunu öğrenmeye çalıştım. Evet, bir yıla kadar kalınabiliyordu ve ilk gidiş son dönüş uçak bileti, gidilen ülkede kalacak yer, şehiriçi toplu ulaşım, dil kursu karşılanıyor üstüne bir de Almanya için aylık 175€ harçlık veriliyordu. Benim için yeterli idi bu bilgi. Sigara ve alkol kullanmadığım için de alacağım para bana yeter diye düşünüyordum. Öyle de oldu.
Fotoğraf 2: Düzenlediğimiz etkinliklerden birinden. Makarnalı salata yapıyoruz çocuklarla
Çalışmalara başladığım zaman Aralık ayıydı 2002 yılının. Başvuyu 1 Haziran 2003’te yaptık. 16 Kasım’da da projem başladığı için yollara düştüm. Ulusal Ajans’ın ilk Gidiş Öncesi Eğitimi verdiği gruptaydım. Ulusal Ajans dahi yeni kurulmuştu. Yani süreç uzun ve biraz zorlu oldu. Uzun bir zamana yaymak bana herşeyi nispeten daha rahat yapma imkanı verdi. Koordinatör organizasyon ile projemi yaptığım için birçok kurum arasından seçim yapma imkanım oldu.
Fotoğraf 3: Salatayı karıştırırken 🙂
Son senelerde birçok defa denk geldim, son anda gönüllü arandığına. Herşeyde olduğu gibi bu konuda da insanlar planlı, programlı olmadığından veya önlerini yeterince göremediğinden son anda iptaller yaşanabiliyordu. Bu yüzden de başlamasına günler kala gönüllü arayan projeler de olabiliyor. Her deneyim kendi içinde özel olmasına rağmen ben sürecin biraz daha zamana yayılmasından yanayım. Çünkü her türlü detayı aradaki sürede konuşabiliyorsunuz. Diğer türlüsü sürpriz oluyor herkes için. İyi de olabilir, kötü de. Biraz garantici olmamdan kaynaklanıyor da olabilir tabii bu tavrım. Yine de bence süreç zamana yayılmalı, aceleye getirilmemelidir.
Fotoğraf 4: Doğumgündaşım Halil İbrahim ile 🙂