Avrupalı mı Ortadoğulu mu?
Senelerdir bu soruyu soruyorum kendime. Ara ara değişse de, diğer türlüsüne inanmak istesem de, gerçekçi olmak gerektiğini öğrendim. Biz Avrupalı gibi giyinen ama zihin, mantalite, hayat görüşü olarak Ortadoğulu bir memleketiz. Tabii ki tüm insanlar için konuşmuyorum. Oldukça büyük bir oran olduğundan genelleme yapıyorum.
Avrupalı olduğumuzu düşünürken daha 1300’lerde yüzünü batıya dönmüş Osmanlı’ya gidiyorum. Bursa’da ortaya çıkan devlet yönünü ilk başta kuzeye, sonra ise batıya çevirmiş. Tabii ki bir süre sonra Anadolu’nun tamamını almış. Ancak asıl yönlenmesi hep batıya olmuş. Anadolu köylerinden insanlar toplu olarak götürülüp Balkanlar’a yerleştirilmiş. Doğu’da İran’ı aldıktan sonra ilerlemek yerine hep batıya doğru ilerlenmiş. Tüm Balkanlar alınıp oralara yerleşilmiş. Padişahlar eşlerinin dahi birçoğunu buralardan seçmiş. Viyana kapılarına kadar gidilmiş ama alınamamış. Düşününce halimizi ve gittiğimde daha 1974’te metro altyapısını bitirmiş olduğunu öğrenince, iyi ki almadığımızı çok düşündüm. Alsaydık çünkü, İstanbul gibi altyapısı dahi adam gibi olmayan bir şehir olurdu sanırım.
Gel gelelim milletimiz öyle değil. Osmanlı gibi yapmamış. Tıkanmış kalmışız Anadolu ve Ortadoğu’da. Tıkanıp kalmayı fiziksel olmanın yanı sıra mantalite olarak da öyle olduğu için kullanıyorum. Kanımız kaynıyor. Mantıklı değil, duygusal tepkiler veriyoruz. Akılcı değil, içimizden geldiği gibi davranıyoruz. İyi ya da kötü olduğunu söylemiyorum. Sadece öyle olduğunu anlatmaya çalışıyorum.
Bir gün Eğitim Gönüllüleri’nden arkadaşlarla oturup sohbet ederken yeni bir yasadan bahsettim. Sanırım sigara yasağı konusuydu. Tam hatırlamıyorum. Konuyu açmamdaki amaç çıkan yasanın iyi ve faydalı olması yönünde olmasına rağmen bir anda hemen herkesten yasanın etrafından dolanma konusunda yöntemler duymaya başladım. Şaşırıp tepki gösterdim. İyi birşeyi söylememe rağmen insanlar bu kurala uyma ve kuralın faydalı olması üzerine konuşmaktansa kuralın nasıl uygulanamayacağı üzerinde fikir beyan etme yanlısı idi. Ve bu insanların arasında üniversite öğrencisi olan, üniversite mezunu, işinde gücünde olan, emekli öğretmen vb. Insanlar vardı. Yani memleketin nispeten eğitim açısından iyi durumda olan insanlarının olduğu bir topluluktu. Bu insanlar orada gönüllü olarak, yani karşılıksız vermek için bulunuyordu. Ve onların dahi umrunda değildi çıkan yasaların iyi ya da kötü olması. Önemli olan kural olmaması ve olan kuralların da etrafından dolanılabilmesi idi. Tabii ki bir sorun çıktığında kurallara uymayanlara sayıp sövmek de normal olandır.
Dubai’de yaşarken, bir gün arabada gidiyor ve radyoyu dinliyordum. Birebir olmasa da radyoda yapılan anons şu şekildeydi: Mall of the Emirates önünde Sheikh Zayed Yolu’nda bir araç kaza yapmış. Kazayı yapan güzel bir kadın. İnsanlar kadına bakmak için yavaşladığından arkada kilometrelerce trafik oluşmuş durumda. Lütfen bakmayıp devam edin. Zaten kaza yapan araç da kenara, güvenlik şeridine çekilmiş durumda.
Hikaye size yabancı geliyor mu? Bana pek gelmiyor. Gayet her gün yaşadığımız hikayelerden biri değil mi sizce de? Bir yerde bir kaza, problem, kavga, gürültü olduğunda polisi arasak olayın vehametiyle ters orantılı olarak uzun sürede gelir. Ama konumuz bu değil. Kaza varsa hepimiz durup bakmıyor muyuz ne olup bittiğine? Bireysel olarak ben bakmıyorum. Baksam da bir anlık. İnsanlar ilgileniyorsa bana ihtiyaç olmadığını düşünüp uzaklaşıyorum oradan. Çünkü gereksiz kalabalık yapmak da zarar verebilir.
Çok uzatmadan ve tahlile girip sıkıcı hale getirmeden özet geçmeye çalışayım. Memleketimiz ve biz Avrupalı değiliz. Bildiğiniz Ortadoğuluyuz. Avrupa ve batıdan aldığımız şu yazıyı yazarken kullandığım bilgisayar, oyun oynadığım telefonum, izlediğim televizyon vb. Ha, bir de kıyafetlerimiz. Onları da batılı tarzda tercih ediyoruz. Bunlar da bizi batılı, ya da konu itibariyle Avrupalı yapmayacağı için bizi, gönül rahatlığıyla Ortadoğulu olduğumuzu söylüyorum. Eğitim konusunda geri olduğumuza hiç girmeyeyim. Girersek çıkamayız sonra.