Baba Olmak
“Ceketimi satar, yine seni okuturum”.
Benim özellikle büyüdüğüm zamanlarda en çok duyduğum örnek fedakarlık sözüydü bu. Ceketini satıp okutmak çocuklarını. Peki baba olmak bu mudur? Yani ceketini satmak mıdır?
Hem evet, hem de hayır. Çünkü baba olmak hem ceketini satmayı göze almak demektir hem de çok daha fazlasını da yapmayı taahhüt edebilecek cesarate sahip olmayı gerektirir. Kolay değildir baba olmak. Hiç kolay değildir hem de. Çok zordur. Bir o kadar da güzeldir (herhalde, henüz olmadım ben).
Ahmed Arif’in hayatını okudum. Amcamın oğlu Mazlum yazmış. Bir Mısra Boyu Maceram kitabın adı.
Ahmed Arif’in asıl adı Ahmet Hamdi Önal’dır. Ya da kitapta geçtiği gibi Ahmet Önal. Şiirle tanışması daha ortaokul, lise zamanlarına denk gelir. Bir gün bir şiirini gönderir yayımlanması için yerel bir dergiye. Babasına hayranlığı o derecedir ki, kendi adından sonra babasının adını Arif’i kullanarak, Ahmet Hamdi Önal yerine Ahmed Arif diye yazar ismini. Böylece tüm edebiyat dünyası kendisini Ahmed Arif olarak tanır.
Başlığımız “Baba Olmak” ya, işte Ahmed Arif’in babası gibi baba olmak benim kastım. Düşünsenize ne kadar büyük saygı ve sevgi besliyor babasına, ki babasının adını alıyor. Bu çok değerli, çok önemli.
Dayılarımda gördüm bir de. Baba olmanın ne demek olduğunu. Öyle ya da böyle her daim korudular ve kolladılar çocuklarını. Her daim yanlarında oldular, desteklediler onları. En iyi şekilde yetişmelerini, eğitim almalarını sağladılar. Ha, hataları yok mu? Tabii ki var. Hem de saymakla bitmez. Hata zaten insana mahsus. Hata yapmak doğal. Hayatın akışı içinde var. Ama hata yapmak bir bahane değildir ki. Hata da yapsan, devam etmek lazım yola. Durup o hatayı yaptığın yerde kalmak değildir doğru olan.
Baba dediğin biraz vizyon sahibi olmalı. Mesela çocuğuna, çocuklarına, kendi biçtiği, planladığı hayatı empoze etmeye çalışmamalı. Onlar hangi alanda en iyi ise, ne alanda başarılı olabilecek ise, o alanda desteklemeli.
Köstek olmamalı baba. Başkalarının sözünü değil, kendi çocuğunun sözünü dinlemeli. Çocuklarına dinlendiklerini hissettirmeli. Ne kadar değerli olduklarının farkına vardırmalı.
Cesur olmalı baba dediğin kişi. Öyle kolay değil cesur olmak. Çocuğuna hatasını da doğrusunu da söylemeli. Ama kendi hatasını da kabul etmesini bilmeli.
Aracı kullanmamalı baba dediğin, kendi çocukları ile iletişim için. Aracılar her daim iletişimde aksamaya neden olur. Kelimeler aynı dahi olsa ton, jest, mimikler başka olduğu için anlamın aynı algılanmayacağını bilmeli. Doğrudan konuşmalı, doğrudan iletişim kurmalı kendi çocukları ile.
Kendi gücünü çocuklarında denememeli baba dediğin. Kendi iktidarını çocukları üzerinden ispata kalkışmamalı. Sevmeli baba dediğin, yargılamamalı. Kabul etmeli olduğu gibi. Kabul edip önüne bakmalı.
Ahlakı, iyi olmayı öğretmeli baba dediğin. Yalan söylememeli mesela. Doğru konuşmalı ve örnek olmalı. Örnek olmalı ki çocukları gidip başka kişileri örnek almak zorunda kalmasın.
Baba dediğin öyle çocuğu peydahlamakla işinin bittiğini düşünmemeli. Kolaya kaçmamalı. Zoru görünce terk etmemeli. Dürüst olmalı.
Hangi bebeğin dünyaya gelmek istediği görülmüş. Çocuk yapmak en büyük bencilliklerden biridir insanın. Çocuğu olunca bakmalı. Çocuklarına bakmayı, gerekli zamanı harcamayı bilmeli baba dediğin.
Çocuğuna değerli hissettirmeli baba dediğin. Değerli ve özel olduğunu. Çocuğuna sevildiğini hissettirmeli baba dediğin. Öyle basit de değil. Gerçekten hissettirebilmeli.
Babalığın para kaynağı olmaktan çok daha fazlası olduğunu bilmeli baba dediğin. Sadece para vererek, çocuklarının ihtiyaçlarını karşılayarak, her istediğini alarak sorumluluklarının bittiğini düşünmemeli. Elini taşın altına koymalı. Güçlü olmalı yani. Biraz önce de söyledim ya, cesur olmalı.
Ezmemeli ve ezdirmemeli çocuğunu, baba dediğin. Ezdiğinde zalim olduğunu, ezdirdiğinde ise korkak olduğunu bilmeli. Buna göre hareket etmeli baba dediğin.
Dedim ya daha başından:
Öyle kolay değil baba olmak.
Gerçekten baba olabilmek.