Hayat ve Gidiş Yoluna Verilen Puan
Türkiye’de okula giden herkes bilir. İlk ve orta öğretimde, test sistemi hariç, normal yazılılarda, öğretmenler “gidiş yoluna puan” verirlerdi. Tabii bu sayısal dersler için geçerli. Matematik, Fizik, Kimya, Geometri gibi. Her soruyu çözmek en fazla 1-3dk arası sürerdi. Kimi zaman işlemleri doğru yapar, sonuca gelince ufak bir hata yüzünden yanlış bulurduk. Öğretmenlerimiz ise böyle durumlarda sorunun tamamı örneğin 10 puan ise doğru yaptığımız oranda puan verirlerdi.
Kimi zamanlar sınav sonucumuza itiraz ettiğimizde, nadiren de olsa, sınav kağıtlarımızı görme hakkımız olurdu. İşte o zaman “gidiş yoluna puan” daha çok önem kazanırdı. Bazı öğretmenler kendilerine cevap anahtarı hazırlayıp üzerine de her adımın puan değerini yazarlardı. O durumlarda itiraz hakkınız da kalmazdı. Yalnız böyle bir doküman yoksa “gidiş yoluna” daha fazla puan alabilmek için öğretmeni ikna etmek gerekirdi. “Gidiş yoluna” az puan verirdi bazı hocalar. Bazıları ise nispeten daha fazla puan verirdi. Sosyal derslerde hep yaptığımız kadar puan alırdık. Bir de tabii hocayla aramızın nasıl olduğuna bağlı olarak 🙂
Üniversiteye gelince durum biraz değişti. Mesela, bir hocamız, profesör olmasına rağmen, 10 soru sorar. “Dilediğinizi yapın” derdi. Birinde olmazsa diğer soruya geçebilirsiniz. Bir keresinde baya ilerlememe rağmen sonuca bir türlü gidememiştim. Tutup tüm cevabı silmeye koyuldum. Hoca beni görünce şaşırdı ve silmekle uğraşmamamı istedi. Çünkü onlardan da puan alabilecektim. Ne kadar yapabiliyorsam o kadarına puan verecekti. “Diğer soruya geç sen, zaman kaybetme” dedi. Çok hoşuma gitmişti bu yaklaşımı.
Başka bir derste ise durum çok başka idi. Sınav sonuçları açıklandığında bir de baktım çok düşük almışım. Benim gibi çok arkadaş vardı. Hepimiz itiraz ettik. Hoca derse geldiğinde, biz itirazlarımızı yaparken şöyle bir söz söyledi:
“Arkadaşlar, elektrikte gidiş yoluna puan verilmez. Sonucunuz ya doğrudur, ya yanlıştır. Hesabı yanlış yapıp daha düşük kesitte kablo çekerseniz sistem çalıştığında kablonuz sürekli ısınır, hatta yanabilir bile. Yanlış hesapla büyük devre kesici seçerseniz, devre kesici gerektiği zaman devreyi kesmeyeceği için cihazınızı korumaz ve bir aksi durumda cihazınız yanabilir. O zaman da kimse sizin gidiş yolunu doğru yaptığınız, sadece sonucu yanlış bulduğunuzla ilgilenmez” demişti. Bir yandan mantıklıydı ve doğruydu söylediği. Diğer yandan da mühendis olarak çalıştığımızda böyle hesaplar için süre kısıtlaması olmayacağı için aslında hata yapma durumu da ortadan kalkmasa dahi nispeten azalacaktı.
O zamana, o yaşa kadar öğrendiklerimi yerle bir eden yeni bir yaklaşımla karşı karşıyaydım. Hiç de hoşumuza gitmemişti bu durum. Çünkü hocamız sadece sonuca bakmıyor, yanlış şekilde doğru sonucu bulduysak da kabul etmiyordu. O sınavda doğru yapabilirdik ama bir başkasında doğru olacağı anlamına gelmiyordu. Durum bu olunca biz de kendi gardımızı almak zorunda kaldık ve sınavda çok daha dikkatli soruları çözmeye, çözüm bittikten sonra geriye dönük tekrar kontrol etmeye başladık. Tabii üstümüzdeki baskı ve sınav stresi de katlandı o durumda.
Üniversitede mühendislik ya da sayısal bölümlerde okuyanlar bilir, üniversite öncesindeki en zor ve uzun süren soru dahi en çok 5dk kadar sürerdi çözmesi. Biraz daha zorlasak 7-8dk. Üniversitede öyle değildi. Tek sorunun cevabının 7-8 sayfa A4 tuttuğunu hatırlıyorum. Genelde de öyle sınavlar tek soruluk sınavlardı. Zaten süre ancak soruları çözmeye normal anlamda ucu ucuna yettiğinden dolayı uzun uzadıya kontrol etmeye pek de zaman olmuyordu. Çok daha dikkatli çözmek gerekiyordu yani soruları.
İçinde bulunduğumuz günler bana “gidiş yoluna puan” konusunu hatırlattı. Hatırlarsınız, salgının başlarında NBA yıldızı Rudy Gobert virüsle ve yaşananlarla dalga geçmiş, ciddiye almamıştı salgını. Hatta tüm mikrofonları kucaklamış, hepsine elleriyle tek tek dokunmuştu. Birkaç gün sonra test yapıldığında pozitif çıkmıştı.
Sağlık çalışanlarının bir kısmı dahi onca önlem ve koruyucu ekipman kullanmalarına rağmen yine de virüsü kapmıştı. Kimisi iyileşti. Kimisi ise hayatını kaybetti. Peki virüs o kadar önlem alan bu kişilere “senin gidiş yolun doğru, ufak eksiğin olduğu için sana bulaşmayacağım” dedi mi? Hayır tabii ki. Virüs bildiğimiz virüs gibi hareket etti. Bulaşabileceği her şekilde bulaştı. Hata kabul etmedi.
İkili ilişkilerde de benzer durum yok mudur? Her şeyi doğru yaparsınız. Ama bir tek konuda hata yaptığınızda tüm o geçmişte yaptıklarınız yok sayılabilir ve o kişiyi kaybedebilirsiniz. Ya da uzun zaman o hatayı telafi etmeye çalışırsınız. Sadece sevgili, eş anlamında düşünmeyin. Her türlü ikili ilişkide geçerlidir bu durum.
Tabii bu dediklerimi bir nevi mükemmeliyetçi bakış açısından değerlendirdiğimi düşünebilirsiniz. Hayatın mükemmel olmadığını, hiç kimsenin mükemmel olmadığını da iddia edebilirsiniz. Hepsi doğru. Bir nevi doğru da olsa bunlar, söylediklerimin yanlış olduğu anlamına gelmez. Hayatta benzer durumlarla hep karşı karşıya geliyoruz. “Bir kereden bir şey olmaz” mesela en yaygın yaklaşımlarımızdan biri. Ama bir kereden de bir şey olabiliyor bazen.
Diğer açıdan bakarsak, hata insana mahsustur. Hepimiz, her zaman hata yapabiliriz. Sadece yapacağımız hatayı hangi alanda yaptığımız önemli. Geri dönüşü olmama durumu söz konusu ise, bir kere daha düşünmek gerek o konuyu şansa bırakırken. Gidiş yoluna puan isteyebilmek için de gerçekten daha önce iyi şeyler yapmış olmamız gerektiğini unutmayalım.
Yukarıda saydığım nedenlerden dolayı en doğrusu daha bilinçli, daha farkında yaşamak. Ve elimizden geldiğince doğrusunu yapmak.
Yazınızı bir eğitim koçu olarak çok basarılı buldum. 👏 Türk eğitim sistemini çok güzel anlatmışsınız.
Çok teşekkür ederim Figen Hanım 🙂