Miklagard’ı Biliyor musunuz?
Miklagard’ı biliyor musunuz? Gelin size biraz hikayesini anlatayım.
Günümüzden yaklaşık 1100 sene önce gelen yardım çağrısına cevap veren Vikingler buraya geldiklerinde şehrin büyüklüğünden ve güzelliğinden çok etkilenmişler. Büyük şehir, yani Miklagard demişler buraya. Viking mantığı ile (Vikingler dizisini izleyenler bilir) burayı ele geçirmeyi düşünmüşler ancak şehir fazla büyük gelince bu kararlarından vazgeçip imparatorun emrine girmeyi tercih etmişler.
Günümüze gelecek olursak, 11 yıl öncesine (2008) kadar M.Ö. 667 yılına dayandığı zannedilen Miklagard’ın geçmişi aslında son kazı bulgularına göre 2700 değil, günümüzden tam 8500 yıl öncesine kadar uzanıyor. İlk adı Byzas ya da Byzantion olan bu şehrin günümüzdeki adını tahmin edebildiniz mi şimdi?
Bazılarınız bilmiştir kesin.
Evet, doğru bildiniz. İstanbul’dan söz ediyorum. Byzantion deyinceye kadar tam aklınızda oturmamıştı bence, değil mi?
Yenikapı’daki Marmaray kazıları İstanbul’un kuruluşunun aslında bilindiği gibi M.Ö. 667 olmadığını gösterdi. Cilalı Taş Devri’ne kadar uzanıyordu geçmişi. Hatta Küçükçekmece Gölü kıyısındaki Yarımburgaz Mağarası’nda günümüzden 300bin yıl öncesinde yaşam olduğuna dair bulgular dahi var. Dünyanın ilk yerleşim yerlerinden biri desek çok da yanlış olmaz.
Bilinen anlamdaki ilk yerleşime baktığımızda, Asya yakası, Kadıköy civarı olarak görünüyor. Diğer adıyla Bakır Ülkesi anlamına gelen Khalkedon. M.Ö. 3000li yıllarda bugünkü Fikirtepe civarında ilk yerleşimciler varmış. Ve buradaki yerleşim Fenikeliler tarafından ilk başta ticaret kolonisi gibi kurmuşlar. Sonradan genişleye genişleye İzmit’e kadar uzanmış ve Khalkedon şehri Khalkedonya ülkesine dönüşmüş.
Kadıköy’ün hikayesi aslında çok daha uzun ve biraz farklı. Kadıköy Belediyesi’nin websitesi bu konuda çok iyi bir kaynak. Ya da Özhan Öztürk’ün oldukça detaylı açıklamalarını da okuyabilirsiniz.
Kıyının diğer tarafına, yani daha bilinen tarihe gelecek olursak durum biraz daha farklı. Efsaneye göre M.Ö. 7. Yüzyılda Yunanistan’daki kıtlık, nüfus artışı gibi nedenlerle farklı bir yere göç etmek isteyen Megaralılar nereye göç etmeleri gerektiği konusunda Delphi Kahini’ne danışır. Kahin de Megaralıların başındaki Byzas’a kuracağı kenti Körler Ülkesi’nin karşısına kuracağını söyler. Byzas kendisini takip eden Megaralılarla bugünkü Sarayburnu’na kadar gelir. Ve karşı kıyıdaki Khalkedonluları görür. ‘’Bu körler niye şehirlerini burası kadar güzel bir yer dururken o çorak yere kurmuşlar?’’ diye sorar. Khalkedon’a Körler Şehri der. Kahinin kehanetinde bahsettiği yerin burası olduğunu düşünerek İstanbul’u M.Ö. 667 yılında oraya kurar.
Bir süre sonra kente hakim olan Roma İmparatorluğu döneminde İstanbul’un adı kısa süreliğine Augusta Antonina olarak değiştirilmesine rağmen sonrasında İmparator Konstantin döneminde imparatorluğun başkenti ilan edilen İstanbul Nova Roma, yani Yeni Roma adıyla anılmaya başlanır. İmparator Konstantin’in 337 yılında ölümünden sonra ise şehrin adı Konstantinopolis’e çevrilir. Yani Konstantin’in şehri. Birçok Romalı kente kısaca Polis de der.
1. Mehmet’in 1453 yılında fethinden sonra Osmanlı döneminde şehir Konstantiniyye olarak anılmasına rağmen Mahrusa-i Konsantiniyye, Der Saadet, Bab-ı Ali, Asitane, Payitaht gibi isimler de İstanbul için kullanılmıştır. İstanbul adının geçmişine baktığımızda ise islambol’dan türediği söylense de aslında 1453’teki fetihten çok önce dahi kullanılan bir isimdir İstanbul. Miklagard ise en başta söylediğim gibi Viking dilindeki karşılığıdır İstanbul’un. Yani Büyük Şehir.
Yani İstanbul dediğimiz aslında tek bir şehir değil, iki apayrı şehrin çok farklı zamanlarda kurulması ve sonunda birleşmesi sonucunda oluşmuştur.
Megaralılar, Byzas’ı Roma gibi 7 tepe üzerine kurmuştur. Bu 7 tepeyi bilen var mı?:
- Topkapı Sarayı tepesi.
- Çemberlitaş tepesi.
- Beyazıt tepesi.
- Fatih tepesi.
- Yavuzselim tepesi.
- Edirnekapı tepesi.
- Kocamustafapaşa tepesi.
Byzas Byzantion’u kurup geliştirir. Fakat sonra Romalılar gelip şehri ele geçirir. Roma İmparatorluğu ikiye bölününce İstanbul Doğu Roma’nın, yani Bizans’ın başkenti olur. Kendi zamanında dünyanın en büyük katedrali olan Ayasofya ve Sultanahmet Meydanı’nda şimdi kalıntısı dahi bulunmayan 100bin kişilik hipodrom o dönemlerde inşa edilmiştir.
Osmanlı’dan sonra İstanbul’da yeni bir dönüşüm başlamıştır. Şehrin simgesi olan Ayasofya fetihten sonra yıkılmamış ama camiye dönüştürülmüştür. Şehrin diğer kesimlerinde de Osmanlı egemenliğindeki yaklaşık 450 sene boyunca çeşitli eserler inşa edilmiştir. İstanbul artık surlar içindeki İstanbul olmaktan çıkmış ve günümüze kadarki yaklaşık 600 yıl boyunca dönüşerek bugünkü haline gelmiştir.
(İstanbul 1600-1700 yılları arasında dünyanın en kalabalık şehri konumundaydı. Yaklaşık 700binin üzerindeki nüfusu ile hem de. Bugün ise 15 milyonun üzerinde resmi kayıtlı insanın yaşadığı İstanbul dünyanın 131 ülkesinden daha fazla nüfusa sahip bir şehir özelliğine sahiptir.)
İşte böyle Miklagard’ın hikayesi.
Miklagard, böylece gelişerek, dönüşerek, güzelleşerek günümüze kadar gelmiş. Size bugün nispeten fazla bilinmeyen bir yönünden, hikayesinden bahsetmek istedim İstanbul’un. Peki siz bu şehirle ilgili hangi hikayeleri biliyorsunuz?
Not: Bu yazı aslında İstanbul Türkçe Toastmasters bünyesinde yaptığım hazırlanmış bir konuşmanın metnidir. Biraz düzenlemelerle buraya aktarmak istedim.