Sınava Yetişme Çilesi
Her sene Ramazan ayı gelince televizyonda hemen her kanalda dini ağırlıklı yayınlar yapılır ve sakız çiğnemek başta olmak üzere orucu bozan unsurlar her sene konunun uzmanlarına sorulur. Aynı şekilde bu uzmanlar da yanıtlar verir. Ve dünyanın en büyük problemini böylece her sene yeniden çözeriz. Nedense o cevaplar bir sene dahi dayanmaz ve sonraki Ramazan ayında yeniden sorulur ve yeniden cevaplar alınır.
Aranızda kullanma kılavuzu okuyan var mıdır? Bence büyük çoğunluk okumuyordur. %99 civarıdır desem dahi yanılacağımı sanmıyorum. Peki ilaç prospektüsü okuyan var mı? Bunda biraz daha oran artar ama yine de fazla değildir. Halbuki ikisi de çok kritik önemdedir. Göz geçirme mahiyetinde dahi olsa yine de bakmak lazım. Çünkü, örneğin bize uymayan, ciddi anlamda bizi etkileyecek bir yan etkiden kurtulabiliriz ilaç prospektüslerini okuduğumuzda.
Konumuz aslında Ramazan ayı ve oruç soruları değil. Sınav koşturması. Dün ve bugün (16.06.2019) üniversite sınavı gerçekleştirildi. 3 farklı oturum halinde. Dünyanın her ülkesinde farklı uygulanan üniversiteye girişle ilgili ülkemizde herkesin bildiği gibi yılda bir hakkınız oluyor. Sadece bir hakkınız. Yoksa bir yıl daha hazırlanıp tekrar o sınava giriyorsunuz. O kaybedilen 1 yıl gördüğüm kadarıyla pek de kimsenin umrunda olan bir şey değil. Neden mi?
En sevdiğim şeylerden biri gözlem yapmaktır. İnsanların ne yaptığını gözlemleyebiliyorum. Neden sorusunun cevabını doğrudan o kişilerle konuşmadığım için bilmiyorum. Sonra da bundan çeşitli çıkarımlar yapıyorum. 3 farklı seansta da aynı olaylar her sene en ufak bir değişikliğe uğramadan gerçekleşiyor:
- Aileler öğrencilerden daha stresli ve streslerini çocuklarına yansıtıyorlar.
- Kimi sınav salonuna çok erken geliyor. Stresi böylece boş boş beklemekten dolayı artabiliyor.
- Kimi ise, ki bunların sayısı gerçekten de azımsanmayacak kadar çok, gecikiyorlar. Sadece gecikmekle kalsalar iyi, müthiş de rahat davranıyorlar. Alın size birkaç gözlemim:
- Dün sabahki sınava girecek bir kadın öğrenci saat 10:00’da sınav binası girişinde olmasına rağmen gayet rahat şekilde elinde bir sürü eşyasını hemen yan taraftaki emanetçiye veriyor. Sonra yavaş yavaş az ilerideki büfeye gidiyor. O arada binanın kapısı kapanmış. Orada bekleyenlerin elini kolunu sallaması ve acele etmesini söylemesi üzerine biraz acele ediyor ve görevliler yapmamaları gerekmesine rağmen tolerans gösterip o öğrenciyi içeriye alıyorlar.
- İçeri girme zamanı 1dk geçmiş ve adam halen daha cebinde cüzdanı, elinde arabasının anahtarı olduğu halde koşturarak eşyalarını emanetçiye fırlatır gibi verip içeri girmeye çalışıyor. Emanetçi adamın adını dahi zorla alabiliyor.
- Saat sınava giriş saatini geçmesine rağmen kadın öğrenci sırtında çantası, elinde cüzdanı ile rahat rahat emanetçi ile anlaşmaya çalışıyor.
- Biri kız arkadaşını sınava getirmiş ama kolyesini, bilekliğini vb. Çıkarması gerektiğini ben söyledikten sonra fark ediyor. Küpesini çıkarmasını görevliler söyleyince arkadaşı ben uyardıktan sonra ancak gidip kız arkadaşına yardımcı oluyor.
Bunlar benim gördüklerimin sadece bir kısmı. Daha neler var neler. Kimi sınava giremiyor geciktiği için ve her sene o kişiler akşam haberlerine konu oluyor. Ağlayıp sızlıyorlar. Mağdur olduklarını düşünüyorlar. Çünkü suçlu bellidir: Sistem. Suçlu belli ama cezayı nedense kendileri çekiyor. O sınava yetişemeyen çocukların hayatlarından bir sene daha gidiyor. Ve bazılarına ilginç gelebilir ama bence trajik olanı her sene aynı sahnelerin benzerlerinin yaşanmaya devam etmesi. Trajikomik de denebilir ama o insanların hayatından giden bir yıl bence komik değil.
Şimdi gelelim neden yazdığıma. Bilenler bilir, ben sadece sorunu ortaya koyup kenara çekilmem. Çözüm de sunarım. Öncesinde çıkarımları belirtmek gerek:
- Televizyonlardan sınav öncesi akşam haberlerde sürekli olarak zorunda olmadıkça insanların araçlarını çıkarmamaları, trafiğe çıkmamaları uyarıları yapılıyor. Ama yinede insanlar dışarı da çıkıyor, arabalarını da çıkarıyor.
- Sürekli olarak yapılan duyurularla sınav yerini en az bir gün önceden görmek tavsiye ediliyor. Maksat son anda yanlış binaya gitmiş olmamak. Böylece sınav öncesi stres seviyesi de bir ölçüde azaltılabiliyor. Ama yine de çok az insan bunu uyguluyor.
- Sınav alanına en az yarım saat önceden gitmek gerektiği söyleniyor. Ama yine de insanlar özellikle İstanbul gibi büyük şehirlerde yaşayanlar, bile bile pişti oluyor. Sonra da suçlu sistem ve trafik oluyor.
- İnsanlar, özellikle de öğrenciler müthiş rahat. Disiplin denen şey yok. Böylece sanki tüm zaman kendisininmiş gibi hareket edebiliyor.
- Özellikle medyanın da yardımcı olması sayesinde herkes kimi suçlayacağını çok iyi biliyor: Sistem. Suçlayacak bir kişi ya da bir olgu olması durumunda hata yapmak çok daha kolay hale geliyor. İnsanlar sanki suçluyu bulduklarında olayın çözüldüğünü, çözüleceğini düşünüyor. Halbuki çözülen bir şey olmuyor. Suçlu işaret edilmesine ve vicdanlarda yargılanmasına rağmen mağdur yine mağdur kalmaya devam ediyor.
Çözüm ise aslında çok basit. Buradan tekrarlamama dahi gerek yok. Çünkü sürekli her sene o uyarılar ve duyurular tekrarlanıyor. Ve insanlar yine aynı hatayı yapmaya devam ediyor. Benim önerim biraz daha farklı. Bizimki gibi ortadoğu milletlerinde sistem, disiplin, saygı vb.yoktur pek. Olmadığı için de kervan yolda düzülür misali sürekli ufak tefek düzeltmelerle ilerlemeye çalışıyoruz asırlardır. Halbuki örneğin Çin’de çocuklara daha küçüklüklerinden itibaren Konfiçyüs öğretiliyor. Onun değerleri aşılanıyor. Disiplin, kendini kontrol etme herkeste aranan ve herkese öğretilen en önemli değerler. ‘’Babana bile güvenmeyeceksin!’’ gibi sözler yerine daha olumlu bilgiler ve değerler çocuklara öğretiliyor. Böylece tüm dünya ilerlerken biz olduğumuz gibi devam edip dünyanın bizi kıskandığını düşünecek kadar kibirlenebiliyoruz.
ÖSYM’nin 15dk kuralını da destekliyorum ben. Çünkü sınav aslında 10:00’da başlıyor, 10:15’te değil. Sınavın ilk 15 dakikasını ÖSYM öğrencilere önlerine verilen formları ve soru kitapçığını doğru şekilde doldurmaları için veriyor. Ki 10:00 yerine başlama saati 10:15 dahi dense insanlar için fark eden bir şey olmayacak. Onlar yine 10:15’e de gecikecekler. Nasıl mı biliyorum? Çünkü mantık ikisinde de aynı. Kurum bir saat bildiriyor. O saatten sonra kimsenin içeri alınmayacağı söyleniyor. Ve bu bilgi herkes tarafından da biliniyor. 10:00 ile 10:15 olması arasında bu bağlamda hiçbir fark yok. Yani suçluyu dışarıda aramaya gerek yok. Bu bilgi de sınav giriş formlarının altındaki çok da uzun olmayan açıklamalarda yazıyor. Televizyon başta olmak üzere tüm medya organlarında da ayrıca belirtiliyor. Yine de insanlar gecikiyor.
Google’a ‘’Sınava geç kalan öğrenci’’ yazdığınızda 134bin sonuç çıkıyor. Suçlu uzaylılar değil anlayacağınız. Yine biziz. Mağdur sadece birkaç kişi değil. Binlerce öğrenci. Her sene aynı hatayı tekrarlayan, tekrarlamakta ısrar eden binlerce öğrenci ve ailesi. Sınav yerine farklı bir çözüm olabilir mi peki? Olabilir tabii ki ama o ayrı bir tartışma ve yazı konusu.
Ha, ne zaman biter o Ramazan ayındaki aynı sorular, ne zaman biter sınava gecikmeler diye sorarsanız, cevabı bende yok.